Yazar: Psk. Dan. Arife Nur Ertuğrul
Yayınlama Tarihi: 19.03.2024
Yazıya başlamadan önce en önemli tavsiyem çocuklarımızı bir puan ve sınavdan ibaret görmeyelim onlar çok daha fazlası. Önce sağlıklı, saygılı, iyi bireyler olmaları önemli. Bu yüzden akademik olarak yeterli olamadıkları dönemlerde onların insani özelliklerini övün, içlerindeki gücü onlara hatırlatın, her çocuğun olumlu en az 1 özelliği vardır gerekirse o özelliğini öne sürün ve sürekli eleştirel olumsuz konuşan ebeveynler olmayın. Şu an sınava hazırlanan ve aynı zamanda hayatın en sancılı dönemlerinden olan ergenlik dönemindeki çocuklarla iletişimin ne kadar zor olduğunun farkındayım. İkisinin aynı yıllara denk gelmesi gerçekten veliler için kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu kafa karışıklığını gidermek adına öncelikle çocukların yaşadığı 'ergenlik' adındaki dönemi biraz tanımakta fayda var.
Ergenlik döneminde çocukların bedenleri, duyguları çok hızlı değişmektedir. Aile için bu duruma ayak uydurmak zor olabilir fakat geçici bir süreç olduğunu unutmayın. En ufak hoşlanmadığı bir tavır sergilediğinizde düşman gibi tavırları bile olabilir. Kişisel alana saygı önemlidir. Odasına başkasının girmesini istemez yalnız kalmak ister, ailesiyle değil arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi tercih eder. Bu yüzden bir arkadaş grubuna ait olma ihtiyacı vardır ve grubuna uyum sağlama çabasındadır. Karşı cinse ilgisi bu dönemde artmaya başlar bu yüzden daha çok dış görünüşüne önem verir. Buna bağlı olarak özgüvende azalma olabilir. Kendini beğenmeyebilir. Hızlı bir fiziksel değişim içinde olduğunda dolayı bunu kabullenmekte zorlanıp utanabilir. Sonucunda öfke patlamaları ortaya çıkabilir. Bunların hepsinin bu dönemde yaşanması doğaldır. Önemli olan bunun doğal olduğunu kabullenip nasıl daha sağlıklı geçirilebilir bunun üzerine çaba göstermek.
Bu yazımda hem bu ergenlik belirtileri ile baş etmek hem de sınav sürecinde öğrenciye destek olabilmek adına ailelerin dikkat etmesi gereken bazı davranışlardan bahsedeceğim.
‘Onun oğlu, bunun kızı bak hep ders çalışıyor sen ne yapıyorsun? Keşke sen de onun gibi olabilsen maşallahı var çocuğun’ gibi cümleler kesinlikle kullanılmamalı. ‘Bak o takdir almış sen teşekkür almışsın.’ gibi kıyaslamalar yapılmamalı. Çocuğun yerine kendinizi koyarsanız daha iyi anlayabilirsiniz. Düşünsenize kayınvalideniz size 'Eltin daha iyi yemek yapıyor seninki pek de güzel olmamış' diyor. Kayınvalidene karşı olan sevgin ya da saygın azalır büyük ihtimal. Çocuklara bu kıyaslamaları yapıp sonra neden çok öfkeli? Diye düşünebiliyoruz. Kıyaslama çocuğu hem öfkeli yapar hem de size karşı saygısı azalır.
Çocukların kendi hedeflerini belirlemelerine izin verin. 'şu Fen Lisesi çok iyi orayı kazanmalısın' gibi beklenti oluşturmak yanlıştır çünkü çocuk bu sefer kendi hayatı hedefleri için değil de babam orayı kazanmamı çok istiyor o fen lisesi iyiymiş orayı kazanayım ve babamı gururlandırayım diye düşünmeye başlıyor. Süreç içinde eğer yapamayacağını düşünürse de, yine babamı hayal kırıklığına uğratacağım diye üzülüyor. Bu yüzden çocukların yapabileceği seviyede kendi hedefleri oluşturması konusunda yardımcı olmalısınız. ‘Ya da biz okuyamadık siz okuyun ben çok doktor olmak istiyordum doktor olamadım ben yapamadım sen yap’ deyip kendi hayallerinizi çocuklara kabullendirmek gibi bir hata yapmayın. Olay çocuğun gözünde acıklı bir hale geliyor. Sizin için üzülüyor ve sizi mutlu etmek için kendi hayallerini oluşturamıyor.
Her şeyin fazlası zarar deriz ya çocuklara da sürekli olarak 'sen yapacaksın, güveniyorum, biliyorum' gibi garanti ve keskin cümleler yerine 'Sen çaba gösteriyorsun ve bu çabalarının karşılığını alabileceğini inanıyorum eğer olmazsa da canın sağ olsun sen elinden geleni yaptın' diye her iki ihtimali de kabullendiğinizi belirtmelisiniz.
Çocukla evde anne/baba ilişkisinin ötesine geçip öğretmen/öğrenci diyaloğuna girmemenizi öneririm. Sürekli kaç test çözdün gibi sorular sormak çocuğun gözünden annem benim sadece derslerimi önemsiyor, nasıl olduğumu başka neler yaptığımı düşünmüyor algısı oluşturur. Derslerini tabi ki de sorabilirsiniz ama önceliğiniz her zaman çocuğunuzun sağlığı, mutluluğu olduğunu yansıtmalısınız. Mesela eve geldiğinde çocuğa hoşgeldin, nasılsın? Günün nasıl geçti diye sormak doğru olandır. Kapıdan girer girmez sınavdan kaç aldın diye sormak doğru değildir. Yine çocuk kendinden çok puanların önemli olduğu mesajını alır. Annem beni değil dersimi, puanımı merak ediyor diye düşünür.
Dediğim gibi her şeyin fazlası zarar ama çocuğun akademik başarısıyla, okuluyla, dersleriyle ilgilenmekten anne ve babası sorumludur. Çocuk çok fazla telefon/bilgisayar oynuyorsa aile bunu normal karşılamamalı. Ya da aile derslerle ilgili çocuğun ihtiyaçlarını sormazsa ve ilgilenmez ise çocuk da bunun önemli bir şey olmadığını düşünüp dersleriyle ilgilenmeyebilir.
Kaygı problemleri genelde ailede başlar yani anne/baba sürekli sınav konusunu, sınav gününü konuşursa ister istemez hayatın merkezine sınavı alırsınız. Çocuğunuzun geleceği için endişelenmenizi anlıyorum fakat Çocuk da en önemli şeyin sınav olduğunu düşünerek hayatının tek bir sınava bağlı olduğu düşüncesine odaklanır. Bu sefer de kaygı sorunu ortaya çıkar ve öğrenci bu sınavda yapamazsam dünyanın sonu gibi düşünerek her sınava fazla endişeli girer ve kendi performansını sergileyemez.
Bir sınav öğrencisinin ailesiniden en büyük beklentisi anlaşılmaktır. Zor bir süreçten geçtiğini, dersleri soruları anlamakta zorlandığını, sınava karşı yaşadığı kaygıları anne ve babasının anlamasına ihtiyaç duyar. "Oğlum, kızım LGS nın nasıl zor bir sınav olduğunu biliyorum. Gerçekten emek isteyen bir sınav, soruların eskisi kadar kolay olmadığının farkındayım. Sen de gezmek arkadaşlarınla vakit geçirmek istersin tabi büyük bir fedakarlık gösteriyorsun ve bu kolay değil. Seni anlıyorum." diyerek yaklaşırsanız çocuğunuz anlaşıldığını hisseder ve bir derdi olduğunda başarısız hissettiğinde sizinle paylaşır.
Sonuca değil sürece odaklanmak gerekir. Çok çabaladı ama istediği puanı alamadı diyelim öğrenciye bu durumda ' o zaman daha çok çalışacaksın, yetmemiş demek ki' gibi cümleler yerine ne kadar çabaladığını ben görüyorum ve sen de elinden geleni yaptıysan gerisi önemli değil. En önemli şey senin çaban, istediğin puanı alamaman üzücü fakat emeklerinden dolayı da tebrik edilmeyi hak ettin" yaklaşımını sergilemek çocuğun içini rahatlatır. Ebeveynlerim ne olursa olsun benim arkamda diyebilir. Böylelikle sınav kaygısını önlemiş olursunuz.
Özellikle dersler için çabalayan bir öğrenciyi ebeveynleri olabildiğince takdir etmelidir. Yazılıdan 95 alan bir öğrenciye babası "neden 100 değil?" derse çocuk 'ne yaparsam yapayım babam zaten tatmin olmayacak ki' diye düşünerek pes edebilir. Çabalarının görülmediğini hissetmek hayal kırıklığına uğratır. Anne babalar bazen gaza getirmek için olumsuz konuşma yoluna gitse de maalesef işe yarayan bir yöntem değildir.
Siz ne yaparsanız yapın ders çalışmayan öğrenciler için yaklaşım ne olmalı? Öncelikle çocuğa sadece ders çalış demek yeterli değildir. Nasıl çalışacağını bilmeyen bir öğrenci ne kadar çalışırsa çalışsın sonuç alamaz ve motivasyonu kırılacağı için ders çalışmak istemez. O yüzden nasıl ders çalışacağını ona anlatacak bir uzmana başvurmak en önemli çözümdür. İkincisi, eğer öğrenciye her türlü imkanı sunuyorsunuz ama hala çabası yoksa demek ki bu kadar imkan sunmak yanlış. Öğrenciye ders çalışması için neden bırakmıyorsunuz demektir. Çoğu ebeveyn 'hocam inanın yediği önünde yemediği arkasında ne istese yapıyoruz tek yapacağı şey ders çalışmak onu da yapmıyor' şeklinde yakınır. Öğrencinin tek yapacağı şey ders çalışmak olmamalı, başka sorumluluklar da verilmeli. Ev içinde net sorumlulukları olabilir her cumartesi evin temizliğine yardım etmek, arabayı yıkamak, yeni alınacak telefonu için harçlık biriktirmek gibi. Günlük hayat işlerinin kolay olmadığını zaman ve çaba istediğini gördükçe çocuk nasıl daha iyi bir hayat yaşayabilirim diye düşünür. Yoksa her şey hazır ve lüks içinde olursa çabalayacak bir nedeni olmaz. Çocuk yine de ders çalışmıyorsa yaz dönemlerinde bir işe girip çalışması ve gelirin kolay elde edilmediğini görmesi de önemli bir tavsiyemdir.
Ama derslerin akademik başarının en önemli amaç olarak görüldüğü bu zamanda çocuklarımızın her şeyden önce 1 insan, 1 evlat,1 birey olduğunu unutmayalım. Ahlaklı ve iyi insan olmaları tüm puanlardan ve sınavlardan çok daha değerli. Cümlelerimi rahmetli Doğan Cüceloğlu'nun “Karıncaları ezmeyen, ağaç dallarını kırmayan, çiçekleri ezip geçmeyen, sevgiyi hissetmeyi ve hissettirmeyi bilen çocuklar yetiştirme” tavsiyesiyle sonlandırıyorum.
Farklı konularda da destek almak istersen yanındayız! Türkiye’nin en büyük LGS Rehberlik kurumu olarak ücretsiz deneme görüşmesine hemen buradan başvurabilirsin. Türkiye’nin en başarılı öğrenci topluluğunda seni de görmek istiyoruz!
Farklı konularda da destek almak istersen yanındayız! Türkiye’nin en büyük YKS koçluk kurumu olarak ücretsiz deneme görüşmesine hemen buradan başvurabilirsin. Türkiye’nin en başarılı öğrenci topluluğunda seni de görmek istiyoruz!
Bloglarımız
Hizmetlerimiz
Meslekler ve Maaşlar